a

‘Şehirlerde taşkın ve seller güvenlik sorunu’

https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/08/masal-bahçe.png https://haberyum.com/wp-content/uploads/2023/10/134X550.jpg

/ ANKARA, CUMHURBAŞKANLIĞI Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lüfti Akca, iklim değişikliğinin bir başka yönünün de sel ve taşkın risklerindeki artış olduğunu söyledi. Akca, “Şehir selleri, gelecekte daha da etkisini artıracak çok önemli bir şehir güvenlik sorunu. Havzanın tamamını dikkate alan bütüncül tedbirler gerekli. Yağmuru, seli, taştığı yerde değil, düştüğü yerde tutabilmek lazım” dedi.
Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Lüfti Akca, TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonunda, ‘Milli Su Politikası’ konulu sunum yaptı. Akca, su kaynaklarının havzalarda nüfusa göre dağılımının düzensiz olduğunu belirterek, “Havzalarımızda su kaynaklarının kullanım oranı havza potansiyeli ile uyumlu değildir. Yeraltı sularımız daha kötü durumda. Daha da kötüsü ne kadar kullandığımızı da bilemiyoruz. Riskli su kullanımında su potansiyelinin düşük olduğu havzalarda; nüfus yoğunluğu ve içme suyu talebi yüksek, tarıma uygun alanlar ve tarımsal üretim yüksek, sanayileşme ve sanayi suyu talebi yüksek durumdadır.  Sonuç olarak su kaynaklarında iklim değişikliğine bağlı azalma nasıl karşılanacak? Kuraklık risklerine karşı yüksek kırılganlık nasıl yönetilecek?” diye konuştu.
KURAKLIK DİRENCİ NASIL ARTAR
Prof. Dr. Lütfi Akca, iklim değişikliğinin kuraklık riskinde artışa neden olduğunu belirterek, kuraklık direncinin artırılması için depolama hacimlerinin artırılması, arz güvenliği, depolama tesislerinin çok maksatlı kullanılması, kuraklık risk yönetim planlarının hazırlanması, sektörel tahsis planlarında tarımsal sulamadan içme suyuna aktarma, talep yönetiminde tüketimi azaltma, atık suların membran sisteminden geçirilip yeraltı suyu veya barajlara besleme, denizden su elde etme ters osmoz, yerel yönetimlerin su güvenliği planı acil durum planı hazırlaması gerektiğini kaydetti.
‘ŞEHİR SELLERİ, GÜVENLİK SORUNU’
Prof. Dr. Akca, iklim değişikliğinin bir başka yönünün sel ve taşkın risklerinde artış olduğunu kaydederek, “Şehir selleri, gelecekte daha da etkisini artıracak çok önemli bir şehir güvenlik sorunu. Havzanın tamamını dikkate alan bütüncül tedbirler gerekli. Yağmuru, seli; taştığı yerde değil, düştüğü yerde tutabilmek lazım. Seller mevcut mühendislik yaklaşımlarıyla yönetilemez hale geliyor. Bunu önlemek için arazi bozulması ve ormansızlaşmanın önlenmesi, şehirlerde zemin geçirgenliğinin artırılması, yağmur suyunun biriktirilmesi, yeraltı suyunun beslenmesi ve akış süresinin artırılması suretiyle pik akışın düşürülmesi gerekiyor. Taşkın tahmin ve erken uyarı sistemleri çok önemli. Afet yönetiminden risk yönetimi anlayışına geçiş doğrultusunda kurumlarımız risk yönetim planlarını hazırlıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘GÖLLERİMİZ, SULAK ALANLARIMIZ KURUMAKTADIR’
Lütfi Akca, evsel atık sularının yüzde 88’i, organize sanayi atık sularının yüzde 95’ini arıtmaya yetecek tesis yapılmış olduğunu belirterek, “Buna rağmen sularımızın yüzde 37’si temiz, yüzde 23’ü kirli, yüzde 40’ı çok kirli. Arıtma tesislerine bakarsak 2017 yılında incelenen bin 127 tesisten 471 adedinin revizyon, 154 adedinin yeniden yapılması gerekiyor. 502 tesis yani yüzde 45’i iyi durumda. İşletme sorunlarının çoğu proje, inşaat veya tesisat hataları kaynaklı. Göllerimiz ve sulak alanlarımız giderek kurumaktadır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı döneminde hazırlanan Ulusal Göl ve Sulak Alan Yönetimi Strateji ve Eylem Planı kurumlar üzerinde etkili olamamıştır. Yatırım planlamalarının hidrolojik havza göz önüne alınarak planlanması, çevresel akışın mansaptaki tabii göllerin ve sulak alanların su dengesini de koruyacak şekilde belirlenmesi, çevresel akışın izlenmesi, denetlenmesi ve göllerde su seviye ölçümünün yaygınlaştırılması gerekiyor” dedi.
‘BAŞLICA SU YÖNETİMİ SORUNLARI’
Prof. Dr. Akca, başlıca su yönetimi sorunlarının teknik, idari, kurumsal ve yasal olmak üzere dört başlık altında açıklayarak şöyle dedi:
“Teknik alanda havzalarda su kullanımı dengesi, bazı havzalarda yüksek riskli kullanımı, yeraltı sularının yüksek riskli kullanımı, su kalitesi ve ekosistem bozulması, su verimliliği düşük, hidrolojik denge; göller ve sulak alanların küçülme/kuruma riskleri, su verileri noksanlığı ve veri kalitesi, bilgi sistemi, iklim değişikliğinin getirdiği risklere karşı (sel ve kuraklık) kırılganlık sorunları mevcut. İdari alanda kurumlar arası görev ve yetki kargaşası, milli seviyede ve havza seviyesinde su otoritesinin teşekkül etmemiş olması sorunları var. Su Kanununun yasalaşmamış olması, yenilenecek kanunların olması ve uygulayıcı kuruluşlarda kapasite geliştirme ihtiyacı başlıca su yönetimi sorunlarımız.”

 

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.

Sıradaki haber:

Hac merkezi Men Tapınağı’na defineci kazması